Günümüzde ruhsal bozukluklar oldukça yaygın görülmektedir. Kaynağı ruhsal olan bu hastalıkların nedenleri genetik yatkınlıklar, beyin kimyasının bozulması, zorlayıcı yaşam olayları, stres ve travmalar ya da bunların etkileşimi olarak düşünülmektedir.
Bu hastalıklarda çok sayıda psikolojik ve fiziksel belirtiler görülebilir. Sonuç olarak, sosyal ilişkilerin bozulması, mesleki işlevselliğin bozulması, ailevi ya da özel hayatta sorunların ortaya çıkması yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkilenmesine yol açar. Bu nedenle ruhsal hastalıkların etkileri başlangıcından itibaren önemsenmeli ve göz ardı edilmemelidir.
Depresyon, kişinin hayata yönelik ilgisini kaybettiren, benlik değerini azaltan bir duygu durum bozukluğudur. Tedavi edilmediğinde yaşam standartlarını önemli ölçüde düşüren hatta ileri olgularda yaşamı tehdit eden bir ruhsal bozukluktur. Depresyonun her 4 kadından birinde ve her 5 erkekten birinde yaşam boyu görülebileceği varsayılır. Bu nedenle en sık karşılaşılan ruhsal bozukluk olarak kabul edilir. Depresyon her yaştan bireyleri etkileyen, dünyada her an 400 milyona yakın kişinin mücadele ettiği, her yıl ciddi iş gücü kaybına ve maddi kayıplara yol açan, önlenmesi için çok kapsamlı sağlık politikalarına ihtiyaç duyulan ve ihmal edilmemesi gereken toplumsal bir sağlık sorunudur.
Depresyonun tanı kriterleri çeşitli tanı ve sınıflandırma kitaplarında (ICD-10, DSM-5) tarif edilmiştir. Bunun yanında bugüne kadar depresyonu tanımlayan çok sayıda psikiyatri alanında çalışmış yazar ve araştırmacılar da olmuştur. Belirli tanı kriterlerinin ya da belirtilerinin olduğu durumlarda önemsenmesi gereken bir ruhsal bozukluk olan depresyon, psikoterapilerle ya da ilaçlı / ilaçsız diğer tıbbi tedavi yöntemlerleriyle tedavi edilebilen bir hastalıktır. Depresyon, sonuçları yıkıcı olabilen; bu nedenle depresyon, gecikmeksizin yardım alınması gereken bir klinik tablodur. Ancak çoğunlukla geç tanı konulduğu ve tedaviye geç başlandığı durumlarla sık karşılaşılmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; bütün hastalıklarda olduğu gibi psikiyatrik bozukluklarda da önleyici yaklaşımlar, erken tanı ve tedavi çok önemli hatta hayat kurtarıcıdır.
Siz sağlıklı olun yeter.