Ankilozan Spondilit (AS), genelde 15-20 yaş civarında belirti vermeye başlayan ve neredeyse tüm hastalarda 40 yaş öncesi ortaya çıkan ?omurga romatizması? olup kendini özellikle dinlenmekle ortaya çıkan bel ağrısı ve bel tutukluğu ile gösterir. Kuyruk sokumu kemiği ile leğen kemiği arasında bulunan ve sakroiliak eklem adı verilen bölge hastalığın başlangıç yeridir.
Ağrı ve tutukluk zamanla tüm omurga ve kalçalara yayılır, hastaların %30 kadarında ise dizde şişme ve sıvı toplanması oluşur. Ankilozan Spondilit bu bölgeler dışında akciğer üst kısmında hasar ve hastaların %40 kadarında üveit adı verilen göz iltihabı da yapar. Üveit bazen körlüğe kadar gidebildiği için özellikle önemli olup vakit kaybetmeden tedavi edilmelidir. Akciğerde görülen hasar kanser veya tüberküloz ile karışabildiği için önemli olsa da çok nadirdir.
Hastalık çoğu hastada sadece omurgada sınırlı olsa da diz veya ayak bileği gibi eklemlerde iltihaplanma da olabilmektedir. Hastaların %40 kadarında kanda iltihaplanmayı gösteren CRP ve sedim gibi değerler yükselmez ve hastalık gözden kaçabilir.
Ankilozan Spondilitin Neden Kaynaklanır?
Hastalığın tam olarak sebebi bilinmese de genetik bozukluklar önemli rol oynar. Gen testi olarak bakılan HLA B’/ testi hastaların %80 kadarında pozitif olsa da sağlıklı bireylerin %4-8 kadarında da test pozitif saptanmaktadır. Bağırsaklarda iltihaplanma veya idrar yolu iltihaplanmalarında ve yine sedef hastalığında da AS benzeri hastalıklar görülebilmektedir. Yine FMF ve Behçet hastalarında da AS sık görülmektedir. Sigara kullanımında hastalığın sık görüldüğü ve daha ağır seyrettiği iddia edilmiştir.
Ankilozan Spondilit Sık Görülen Bir Hastalık mıdır?
Ülkemizde her 100 kişiden birinde AS veya benzeri bir romatizma vardır. Erkeklerde biraz daha sık görülür ve erkeklerde hastalık biraz daha ağır seyreder. 40 yaş altında genç bir insanın sabah bel ağrısı ve tutukluğu ile uyanıyor olması hastalık için önemli bir göstergedir. Hareketle ve zamanla tutukluk ve ağrı geçse de her türlü istirahat ağrıyı ortaya çıkarır. Başlangıçta sadece belde olan ağrı kalça sırt ve boyun bölgelerinde de yayılabilir. Diz şişliği, gözde kızarma ve iltihaplanma diğer bulgulardır. Hastaların bu bel ağrısı 3 aydan uzun sürerse ve ağrı kesiciler ile tama yakın düzelirse artık AS hastalığından daha fazla şüphelenilmelidir. Hastalığın bir başka özelliği de kas ve kemiklerin yapışma yerlerinde oluşan iltihap olup bu hastalarda topuk ağrısına neden olur.
Ankilozan Spondilit Tanısı Nasıl Konur?
Tanı için 40 yaş altında istirahat ile başlayıp hareketle kaybolan ağrı ve tutukluk olmalı, 3 aydan fazla sürmeli, ağrı kesicilere iyi yanıt vermeli, HLA B27 testi pozitif olmalı ve sakroiliak eklem MR’da sakroilit yani iltihaplanma olmalıdır. Üveit, akciğer tutulumu, topuk ağrısı, bel ve göğüs kafesinin esnekliğini kaybetmesi, ailede hastalığın varlığı, diz iltihabı, belde eğilme ve kamburlaşma diğer çok önemli bulgulardır. Hastaların %60 kadarında kanda CRP ve sedim yükselir. Bu durumların hepsi herkeste var olmayabilir ancak var olan bulgular romatologlar için tanı koydurucu ise tanısı kolaylıkla konur.
Ankilozan Spondilit Nasıl Tedavi Edilir?
Hastalığın ilaç tedavisinde ağrı kesiciler, sulfasalazin, anti-TNF ilaçlar vardır. Ayrıca hastanın ağrıları kesilir kesilmez her gün hiç aksatmadan omurga ve eklemleri esnetecek ve hareket kabiliyetini koruyacak egzersizler yapması şarttır. İlaçlar tek başına kamburlaşmayı engellemez. Sigara kullanan hastaların mutlaka sigarayı bırakması şarttır.
Akla gelen sorular;
Çocuğunuzda hastalık gelişme riski en fazla %30 kadardır.
Düzenli ilaç kullanan ve egzersiz yapanlarda omurga eğilmesi olmaz
Ağrı kesiciler iç organlara zararlı olabilir ama hastalığın tedavisinde çok faydalıdır. Gerektiği kadar kullanmak şartı ile kesilmemelidir.
Egzersiz olmadan tedavi yarımdır, yetersizdir, başarısızdır. Yoga açma germe hareketleri, aerobik, yüzme, pilates özellikle tavsiye edilir. Pahalı alet ve spor salonları gerekli değildir.
Kaplıca ve diğer sıcak tedaviler genelde hastalığı ve ağrıları şiddetlendirir. Hastalık tamamen sustuğu takdirde çok sıcak olmamak kaydı ile sıcak suya girmekte zarar yoktur ancak faydası da olmaz.
Anti-TNF ilaçlar neredeyse hastalıkta %100 etkili olup tüm dünyada çok sık kullanılmaktadır. 20 yıllık tecrübeye göre enfeksiyon ve kanser riskinde tahmin edildiği kadar olmasa da az bir artış vardır. İlaç öncesi verem ve hepatit testlerinin yapılması da bu nedenledir.
Saygılarımla sağlıklı ve mutlu günler görmeniz dileği ile
Özel Yüzüncü Yıl Hastanesi
İç Hastalıkları / Romatoloji Uzmanı
Doç. Dr. Metin IŞIK